1
Verilen Cevaplar
Kim Cevaplıyor?
Cevaplar, aylık tarih ve kültür dergisi olan Yedikıta Dergisi ekibince verilmektedir.
Cevaplar, aylık tarih ve kültür dergisi olan Yedikıta Dergisi ekibince verilmektedir.
Bir kere şunu ifade etmek gerekir ki bir toplumun dilini zorla değiştirip onlara başka bir lisanı dayatmak zulümdür. Osmanlı Devleti böyle bir şeye teşebbüs etmemiştir. Fakat ne olmuştur. Farklı ırklara mensup insanlar herhangi bir zorlama olmadan, zamanla Türkçeyi öğrenmişler, kendi dillerini de muhafaza etmişlerdir. Türk unsurunun yaşadığı yerlerde, Arap coğrafyasından Macaristan’a kadar birçok bölgede Türk dilinin etkisini görmek mümkündür. Bugün Mısır’a gittiğinizde halkın lisanında yüzlerce Türkçe kelimenin yaşadığını görebilirsiniz.
Din tarafına gelince, Osmanlı Devleti yaptığı seferleri “İ’lâ-yı kelimetullah”, yani Allah’ın dinini yaymak için yapmıştır ve İslam dinini de çok güzel bir şekilde yaymıştır. Fakat dinde zorlama yoktur. Osmanlılar kimseyi, hiçbir kavmi, topluluğu zorla Müslüman yapmamışlardır. Osmanlı adaleti, Müslümanların temiz ahlak ve davranışları gayrimüslimlerin de zamanla İslam’la şereflenmesine vesile olmuştur. Bugün Arnavutluk’ta, Bosna’da, Kosova’da vs. birçok yerdeki Müslümanlar bunun delilidir. Osmanlı tarih kaynakları ve Osmanlı Arşivi’ndeki vesikalar bize, yüz binlerce gayrimüslimin İslam’la şereflendiği göstermektedir. Bu sadece Balkanlar için sınırlı değil, bilhassa Afrika ve Ortadoğu’da 400 yıl kalan Osmanlı Devleti değil de başka bir devlet olsaydı belki Müslüman ülkelerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az olurdu.
Eserlere gelince sadece Balkanlar’ı incelerseniz Osmanlı’nın binlerce eserini gö-rürsünüz. Uç kıtada hükmettiği toprakları Osmanlılar, medeniyet eserleriyle adetâ süslemişlerdir. Sömürmediği içindir ki, yüzyıllarca insanlar buralarda huzur içinde yaşamışlardır.
Bugün bazı dillerin yaygın olmasının sebebi, bu dilin yayıcısı devletlerin insanlığa hizmet ve medeniyet götürme gayesiyle olmayıp, tamamen sömürme ve zenginlikleri kendileri için kullanabilme gayesi içindir.
Bu devletler, gittikleri yerlerde sömürgeci bir zihniyet ile hareket etmişler, üstüne çöreklendikleri toprakların sadece tabiî zenginliklerini sonuna kadar sömürmekle kalmamışlar, bu topraklar üzerinde yaşayan yerli halkın dilini ve dinini de bu sömürüye tabi tutmuşlardır. Görülmektedir ki Osmanlı ile bu devletlerin hareket ve düşünce tarzı tamamen birbirinden farklıdır, kabil-i kıyas değildir.
Şunu da hiç unutmamak lazımdır ki Osmanlı Devleti adaletle ve hakkaniyetle dört asır dünya hâkimiyetini elinde bulundurmuştur. Bugünkü devletlerin dünya hâkimiyeti ise daha 50-60 yıllıktır.